Gemimin tüm yelkenleri parçalandı ve benim ne rotam var ne de bir haritam. Dalgalar nereye götürürse oraya evim diyeceğim. Bu hedefsiz yolculuğa çıktığımdan bu yana uzun zaman geçti. Zihnim deliliğe yaklaşmakta, bunu hissedebiliyorum. Hissettiğim pek az şey kaldı zaten. Mevsimleri hatırlayamıyorum artık. Gözlerimi kapattığımda kar tanelerinin havada süzülmesini hayal edemiyorum. Bilincimde zamanında resmettiğim tüm güzellikler yavaşça yitip gidiyor. Rüzgarla dans eden ağaçlardan dökülen yapraklara bir kez daha dokunabilmek isterdim.

Kuşların cıvıltısını dinlerken, sırtüstü çimenlere uzanıp geleceğimi hayal ederdim eskiden. Kurduğum hayallerim hep renkli olurdu benim, bu yüzden yaşadığım hayatın aksi bir hayat isterdim. Rüzgâr, dalgalar yaratmak için denize dokunmaya geldiğinde konuşuyorum onunla. “Anlat” diyorum, beni özleyen var mı? Tanıdık bir koku getirmiş olmasını umut ediyorum, bu uçsuz bucaksız, hiçlik okyanusunun ortasında sürüklenen zavallı bana.

Gündüzlerim çok da kötü geçmiyor. Güneş her yere parıltısını yayarak yükselmeye başladığında saklıyorum, hayatımın eskimiş ve çürümekte olan kısmını karanlık dolaplara kapatıp zincirliyorum. Ama ay öyle değil, insanın saklamak istediklerine karşı daha kibar. Bütün karanlığı aydınlatmak istemiyor. Biliyorum o da bir şeyler saklıyor, kimsenin görmesini istemediği sırları var. Bu yüzdendir zaten dünyaya sadece bir yüzünü gösterir, kimse bilmez sakladığı tarafta ne fırtınalar ne acılar dönüyor.

Artık umutlarımı bu okyanusun dipsiz derinlikteki sularına attım. Bana çizilen kader çizgisinin bu hiçlikten çıkmayacağının bilgisi düştü kalbime. Eskiden her şeye anlam yüklemek isterdim, en küçük detaylarla bile saatlerce zihnimi oyalayabilirdim. Artık hayatın o kadar zarafet dolu olmadığını düşünmekteyim. Küçük detaylara bakmayı bıraktıktan sonra anladım ki hayatın bana büyük bir şakasıydı bu. Yalnızlıktan ve sonu olmayan bir çukurdan ölesiye korktuğumu bildiği için sürüklemişti beni buralara kadar. Ben yeterince çabaladım, artık anlıyorum ki bundan daha ileri giden bir yolum yok benim. Karanlık dolaplara sakladığım ve ne kadar beni ben yapan parçam varsa hepsini yanıma alarak, bir an bile sonrasını düşünmeden bıraktım kendimi, hayatın benim için uygun sonu hazırladığı dipsiz karanlığın, sonsuz okyanusun içine.. Artık dünyanın en karanlık yerinde saklayabilirdim bütün gizli parçalarımı, düşüncelerimi, sırlarımı. Kendimle birlikte.