Gecesel Şeyler

Ay: Aralık 2017 (Page 1 of 2)

Düşünmek

 Düşünmek bu günlerde yaptığım en iyi işti. Ben de düşünmek için kendimi herkesden her şeyden soyutladım. Gece olduğunda kimsenin gelemeyeceği, beni rahatsız edemeyeceği yere çekiliyordum ve düşünmeye başlıyordum. Yavaş yavaş garip bir şekilde insanları duymamaya, farketmemeye başladım. Günler geçtikçe her şey kayboluyordu. Artık kendimi bile duymamaya başladım. Kimseyi dinlemek istemiyordum kendimi bile. Tüm düşüncelerin ortaya çıktığı yani insanların uyuduğu düşüncelerin, hayallerin uyandığı zaman olan gece vakti karanlıkların içinde çaresiz bir şekilde kendimi arıyordum. Ne yapacağımı bilmez bir şekilde geceye teslim olmamaya çalışıyordum. Birden gecenin karanlığını aydınlatan, çok güzel bir şey farkettim. Ayışığı siyahların içinde zarifce süzülerek kendini gösteriyordu. Tüm karanlığa rağmen bütün ihtişamı ile parlayarak bütün şiirlere ilham kaynağı olmak istiyormuşcasına kendini gösteriyordu. O kadar saf bir güzellik ki aşkın gerçek hayattaki yansıması bile denilebilir. Baktıkça aklımdaki bütün düşünceler, kişiler kayboluyor sadece sen kalıyorsun. O an anladım ki benim kendimi bulmam için, benim ben olabilmem için sana ihtiyacım var. Dünyanın geri kalanı umrumda değilken sadece sana ihtiyacım var.

Senin İçin Yazmak

Sana bir şeyler yazarken kendimi o kadar huzurlu hissediyorum ki anlatamam. Yazdıklarımı okuduğunu hayal ediyorum, seni hayal ediyorum.. Seni uyurken hayal ediyorum da çok muhteşem . Bu aralar hep aynı şeyleri düşünür oldum. Parkta kimsenin olmadığı zamanlarda çimlerin üzerine oturuyorum, yanımda sen varmışsın gibi konuşuyorum. Birlikte saatlerce oturuyoruz. Sonra birden kendime geliyorum. Sıradan yaşantıma geri dönüyorum. Hani bir film izlersin çok etkilenirsin ama film biter ve sen normal yaşantına döndüğünde dersin sadece filmler böyle olur zaten.. Işte sen yanımdayken ben öyle oluyorum, bundan sonra hep öyle olacağını zannediyorum. Sonra herzaman olduğu gibi sen gidiyorsun, hayal bitiyor, rüyadan uyanıyorum. Hani rüyanın en güzel yerinde uyanırsın ve rüyaya devam etmek için tekrar uyumaya çalışırsın ya işte gerçek hayatta olmuyor.. Olmuyor işte gidince gidiyorsun. Kendi kendime senin mutlu olduğunu düşünüp mutlu olabiliyorum. Bazen sabaha kadar izliyorum geceyi. Şfak vaktinde güneş gülerek yüzünü gösteriyor, senden haberler veriyor, senin mutlu olduğunu söylüyor. Bunu duymak için bekliyorum Güneşi. Beklerken yine senin hayalin oluyor yanımda ve geceyi seyrediyoruz. Ay, yıldızlar, gece… Hep beraber bekliyoruz seni, beklerken damarlarımda zaman akıyor. Çok ağır geliyor beklemek. Gün geçtikçe daha da ağırlaşıyor, bedenim kaldıramıyor bu yükü ve her yıl her ay her gün her dakika her an eriyip gidiyor. Bedenim beni terkediyor, zaman umursamaz bir tavırla yıpratıyor. Ama sen düşüncelerimde hep aynısın, her zaman aynı kalacaksın. Aslında bir keman gibisin, zarifsin, usta ellerde herkesi kendine hayran bırakırsın, her gün değerin artıyor… 

Yine Özledim

Yine gece oldu. Her şey bir kenara çekildi ki hayaller ortaya çıkabilsin. Hayalleri olan, özlediği olan, sevdiği olan, yalnızlıkları olan, herkes geceyi bekliyordu. Gece bile bu kadar bekleyeni olduğuna şaşırdı. Herkesin bir bekleyeni yok mu zaten. Her zaman akıllarda olan, bekleyenini gözü yolda bırakan, hep gelecek diye hayal kurulan ama gelmeyen beklenenler. Acaba beklenen geldiğinde artık beklenen olamamaktan mı korkar da gelmez? Yerini başka bir beklenen’in alacağından mı korkar? Nedenini bilmiyorum ama ben beklenen olmadığımı biliyorum. Bekleyen olarak bir kez beklenen’ini arayınca insan bir daha geri dönüşü olmuyor. Ya beklenen gelecek beklenen olamamaktan korkmadan yada bekleyen mahkum olacak zamana.

O değil de ben seni özledim.

Sensiz Ben

Bu gece gökyüzünde ay yok, bu gece hiç rüzgar yok, bu gece yıldızlar yok, bu gece karanlık bile yok, bu gece ses yok, sessizlik yok. Bu gece sadece sensizlik var, bu gece sadece içimde koca bir boşluk var.. Doldurulmayı bekleyen bir boşluk. Sonunu benim bile göremediğim bir boşluk. Asla dolmayacak gibi hissettiren bir boşluk… Her yer seni bekliyor, her şey seni bekliyor. Gel artık. Yeniden hayat bulmalıyım, yeniden nefes almalıyım, yaşadığımı hissetmeliyim. Yokluğun gerçekten yaşayabileceğim en ağır yük. Verilebilecek en büyük ceza.. Cezam bitmeli artık, yeniden yaşamaya başlamalıyım, nefes almama izin ver. Yıllarca bekledim artık Gel. Daha ne kadar uzak kalmalıyım sana, daha ne kadar hissetmemeliyim sıcaklığını, daha ne kadar duymamalıyım sesini?

Sonbahar Güneşi

sonbahar9-960x600.jpg

Güneş ufuk çizgisinden yavaş yavaş yükselmeye başladı. Gökyüzü gecenin karanlık tonlarından açık mavi renklere bürünmeye başladı. Güneşi her zaman gecenin düşmanı zannederdim. Artık anlıyorum geceyle bir bütün olduğunu. Aralık ayının zayıf güneş ışıklarını görmek garip bir şekilde içimi ısıtıyordu. Uzun zamandır hissetmediğim bir şeyleri hissediyordum bu sabah. Güzel bir şeyler vardı alışmadığım şekilde bu ufak bir huzursuzluğa sebebiyet verirken neden böyle hissettiğimi bulmak istiyordum. Güzel şeyler hissetmeyeli oldukça uzun zaman olmuştu. Alışık değilim ben böyle hissetmeye. Martıların gökyüzünde süzülmesini izlerken yüzümde yabancı bir ifade bile fark ettim. Yüzümdeki kaslar geriliyordu sanırım hafif bir gülümseme yerleşmişti ifadesiz suratıma. Umut kırıntıları vardı sebebi belli olmayan. Bir yandan da korkuyordum imkânsız gibiydi benim güzel bir şeyler hissetmem. Ayrıca istemiyordum mutlu olmak. Ne zaman mutlu olmaya yaklaşsam daha sert düşüyordum. Bir şans vermeli miydim bugüne? Kötü olan her şeyi boş verdim. Gözlerimi güneşin doğduğu tarafa diktim ve sabahın en güzel renklerini izlemeye koyuldum. Her ne kadar biraz mutluluktan sonra hayatın beni daha kötü düşüreceğini düşünsem de anı yaşamak istedim, bir tutam huzur ve mutluluk yokluktan gelip içimi doldurmuşken bunu yok etmek istemedim. En son ne zaman böyle hissettiğimi düşündüm ama hatırlayamıyordum. Bu hissiyatı özlediğimi fark ettim sadece. Fiziksel olarak ısıtmayan sadece huzuruyla ısıtan sonbahar güneşinin ışıklarını tenimde hissetmek, canlandırıcı soğuk havayı ciğerlerime doldurmak dışında istediğim bir şey yoktu. Hayatın hala yaşamaya değer olduğunu gördüm. Umarım bu yaşadıklarım daha sert bir düşüş öncesi yaşadığım ufak bir huzur değildir. Bütün bu güzel şeylerin arasında, içimde yeşermesine izin vermediğim özlemek duygusu hala kendini hissettiriyordu. O duyguyu bastırmak istedim gözlerimi kapattım martıları dinledim, denizin havadaki tuzlu kokusunu içime çektim. Kısa da olsa minicik bir parça huzurun tadını almak hayatın ağırlığını hafifletiyordu.

Sen

Artık rüzgarlar daha sert ve soğuk, geceler hiç olmadığı kadar karanlık, ay bile parlaklığını kaybediyor, insanlar hiç gülmüyor, çocuklar neşeyle oynamıyor.. Her şey değişiyor, her şey kötüleşiyor. Seni her gün daha fazla özlüyorum, yokluğun her gün daha ağır bir bedel alıyor benden.. Beklemek aslında berbat bir şey ama seni beklemek çok farklı.. Seninle ilgili her şey çok farklı. Sen çok farklısın. Sen beklenmeye değecek tek kişisin. Neşeli bir müzikte, hüzünlü bir müzikte aklıma gelen tek kişisin. Bütün müzikler, şiirler sana yazılmış gibi hepsi aklıma seni getiriyor. Sürekli aklıma geliyorsun ama artık yanıma gel..

Eksik Parça

Yine sabaha kadar gecenin sessizliğini dinledim ve düşündüm. Bir şeyler eksik hayatımda ama ne olduğunu bulamıyorum. Bütün sesler sessiz geliyor, bütün renkler soluk görünüyor, her şey tam gibi ama eksik bir şey var. Hep bir şeyler eksik kalıyor. Güldüğümde mutlu olmuyorum, dokunduğumda hissetmiyorum.. Hayat her geçen gün biraz daha yaşaması zor hale geliyor. Sonbahar gitmek istemiyor, kış gelmiyor. Bütün müzikler kulağıma yanlış geliyor, bütün düzen yok oluyor. Hep bir parçam kayıp. Arıyorum ama bulamıyorum. Gözlerim hep eksik parçamı arıyor. Bütün duyguları yarım hissediyorum. Yaşamak ile yaşamamak arasında bir yerdeyim. Nerede olduğumu bilmiyorum, eksik parçamı ararken kayboluyorum.

O değil de ben seni özledim..

Yağmur

Bulutlarla kaplı hava günün daha karanlık olmasını sağlıyordu. Güneşin batışını göremeyecek olsa da bulutlu havalara olan sevgisi buna değeceğini hissetmesini sağlıyordu. Yüzüne dokunan rüzgâr hiç yumuşak davranmıyordu. Aksine yüzünde gezinen ama kesmeyen bir bıçak hissi veriyordu. Birkaç sokak sessizce yürüdü. Olabildiğince yavaş ilerlemeye çalışıyordu. Düşüncelerinin kafasının içinde dolaşmasından, canının sıkılmasından bıkmıştı. Kaldırım taşlarındaki çizgilere ve çatlaklara odaklanıyor, bir şeyler düşünmemeye çalışıyordu. Soğuk bir şekilde yüzüne inen birkaç yağmur damlası garip hissettirmişti. Yüzünden süzülen bu damla sanki gözyaşıydı.. Yıllardır ağlamamıştı ve ağlamak eyleminin nasıl hissettirdiğini unutmuştu. O kadar doluydu ki nasıl hissettirdiğini hatırlamamasına rağmen içinden günlerce ağlamak geliyordu. Yüzünü bulutlara doğru kaldırdı ve daha fazla hissetmek için bekledi. Yüzünden süzülen onlarca yağmur damlasını tek tek hissediyordu. Yolunu değiştirdi deniz kenarına doğru yürümeye başladı. Yağmurdan kaçışan insanlara anlam veremiyordu. Onun üzüntüleri için kamuflaj olan yağmur kimileri için hüzün kimileri için ise sadece ıslanmaya sebep olan bir doğa olayıydı. Tam olarak nereye gitmek istediğini bilmeden yürüyerek nereye kadar gidebilirdi? Oturmak için uygun bir yer bulduğunda mutluluk hissinin kırıntısı sayılabilecek bir duygu belirmişti içine. Yağmurdan korunan ama yağmur havasını sonuna kadar hissedebileceği güzel bir yer bulduğu için kendini ufak da olsa şanslı ilan edebilirdi. Denizin üzerine düşen ve ufak dalgalara sebep olan yağmur tanelerine baktı. Dakikalarca izledi sıkılmadan.. Düşüncelerini daha fazla tutamıyordu. En sonunda beklediği oldu ve bir barajın yıkılmasıyla oluşan sel gibi aklına gelen düşünceler ani bir duygu değişimine yol açmıştı. Boğazına bir şeyler takılmıştı, nefes alırken aldığı hava bile ağır geliyordu. Ne kadar derin nefes alsa da nefessiz kalıyordu. Ağlamamaya çalışan biri gibi gözlerini gökyüzüne dikti ve düşüncelerini denize fırlatıp kurtulabilmeyi diledi. Düşüncelerinin arasında yeşeren bu fikir onu ayağa kaldırdı. Sakince ileri doğru birkaç adım attı. Yeniden yağmurda ıslanıyordu. O kadar kötü bir fikir gibi gelmiyordu ıslanmak. Tenine dokunan damlalar yaşadığının habercisiydi. Gözlerini kapatıp ilerlemeye devam etti, fikirlerinden arınacağı ve hislerini susturacağı fikri onu cezbediyordu. Ve son bir adım sonra hafif bir sarsıntı hissetti biraz korkuyla birlikte. Yine de açmadı gözlerini. Gülümsedi denizin dalgaları onu içine çekerken. Belki de hayatında ilk kez içten bir gülümseme bırakmıştı. Birkaç saniye sonra hissetmemeye başladı. Yüzündeki gülümseme kayboldu ve artık hareket etmeyen bedeni denizin karanlık bir köşesine doğru çekilmeye devam etti. Artık ne kadar yağmur yağarsa yağsın önemsizdi.

Keman ve Sen

Hiç düşündün mü keman sesi neden incedir? Ağlayan bir kadına benzer keman sesi. O kadar hüzün dolar ki insan, dinlerken kemanın acı çektiğini düşünür. Bu yüzden insanları bu kadar kolay etkileyebilir. Kemanın şekli bile kadını anımsatır. Dokunduğunuzda zarafeti, kibarlığı ve bütün nazik duyguları hissedersiniz. Tellerinden çıkan ince ses o kadar keskindir ki insanın kalbini parçalayabilmesi bundandır. Bazen de acımasızdır bütün kadınlar gibi. Asıl değer veren elleri sevmez. Hep kendini daha narin hissedeceği başka elleri arar durur.

O değil de ben seni özledim..

Gece ve Sigara

Rüzgârın geceyi esir aldığı bir sonbahar gecesinde pencereden karanlık sokakları seyrediyordu. En azından dost sayabileceği tanıdık bir sima. Kafasının içinde dönüp duran düşünceler uykuya dalmasını imkansızlaştırıyordu. Bitkin bedenini, hissettiği son enerji birikintisini harcayarak sandalyesine taşıdı. Masadaki son sigarasını eline aldı. Bütün giden dostları gibi birkaç dakika içerisinde onun da gideceği gerçeği zaten yoğun olan üzüntüsünün iyice artmasına sebebiyet verdi. Kalitesiz kibrit yığınından rastgele bir tane kibrit seçerek sigarasını yaktı. Odada sigaradan daha yoğun şekilde kibrit kokusu vardı. Başını geriye attı, gözlerini kapattı ve hatırladığı anılarla mücadele etmeye çalıştı. İşaret parmağı ve orta parmağı arasında duran sigarayı kuvvetsizce tutuyordu. Sıkı sıkı sarıldığı her şey onu terk etmişken neden herhangi bir şeyi sanki hiç gitmeyecekmişçesine sahiplensin ki! Sigarayı yere düşen küllerine aldırış etmeden derin derin çekiyordu, dumanla dolduruyordu ciğerlerini. O da bitmişti. İzmaritini tam karşısındaki duvara fırlattı ve içinden söylenerek bir şeyleri yakmamasını diledi. Düşünceler rahat bırakmıyordu. Anıların biri gözünün önünden giderken diğeri geliyordu. Mutlu hissettiğini zannettiği anılar! Çoğu zaman hissettiğini zannettiği ve hissettiği şeyler birbirinden bağımsız oluyordu. Bunun farkındaydı ama mutluymuş gibi olmak bile küçük de olsa destek veriyordu. Gözlerini araladı ve havanın aydınlanmaya başladığını gördü. Gökyüzünün o siyah ve mavi karışımı rengine bakmaya başladı. Her şeye küfrederek sandalyeden kalktı ve koyu renkli perdeleri çekerken ışığı bıçak gibi kesmesini, odayı zifiri karanlıkta bırakmasını sağladı. Amaçsızca yatağına geçerek gözlerini kapatıp uykuya dalmayı bekledi. Hayatından kalan dakikaların sadece daha hızlı geçmesi için uyumaya çalıştı.

« Older posts

© 2024 Gecesel Şeyler

Theme by Anders NorenUp ↑